BIGtheme.net http://bigtheme.net/ecommerce/opencart OpenCart Templates
ANASAYFA » YAZILAR » Hürriyet Misakı’ndan Olağan Şüpheye!

Hürriyet Misakı’ndan Olağan Şüpheye!

Hürriyet Misakı’ndan Olağan Şüpheye!

TÜRKİYE GÜNDEMİ

09.01.2015 22:04:27

A+ A

Başbakan Davutoğlu, “2015 seçimleri sonrasında en temel hedefimiz. özgürlükçü bir anayasayı inşallah TBMM özgür iradesiyle yeniden yapacak.” demiş.

İkisi arasında hem söylem hem de eylem benzerliği olduğundan olsa gerek AKP, ne zaman haklardan ve özgürlüklerden bahsetse aklıma DP gelir.

13 yıldır iktidarda olan AKP, sık sık gündeme getirdiği “Demokratikleşme Paketi” “Hürriyet Misak-ı” benziyor.

Tarihimizin ilk “sol gösterip sağ vuran” partisi konumunda olan DP’nin 7 Ocak 1947’de başlayıp 5 gün süren 1. Kongresi ‘nde deklare ettiği “Misak”ta dile getirilen talepte şöyle denilmişti:

“Anayasa’ya aykırı yasaların kaldırılarak, Anayasa’yı tam olarak uygulamak, seçimlerin hür ve serbest yapılabilmesi için yeni seçim yasasını hazırlamak ve cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığını birbirinden ayırmak.

10 Ocak 1947 günü deklare edilen ve bugünkü anlamıyla Özgürlükler Bildirgesi de denilebilecek “Hürriyet Misakı”, “tek parti” iktidarından bunalmış geniş kitleler tarafından ilgi görmüş ve DP’nin iktidarına giden yol da böylece açılmıştı.

DEJAVUYA BAKAR MISINIZ?

Biri Cem Eroğul’un Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, diğeriyse Ayşe Asker’in askeri darbeye doğru adlı DP dönemini ele alan iki kitabı birden okuyunca  Bakanlar Kurulu’na Başkanlık etmek isteyen Erdoğan’ın amacını anlamak için Hürriyet Misak-ı vesilesiyle DP dönemine bakmamız gerektiğine inandım.

İlk kez yıllar önce üniversite öğrenciyken okumuştum Cem Eroğul’un Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi’ni. Kitap, yaklaşık 50 yıl önce yazılmış olmasına rağmen hala DP’ye ilişkin yapılmış en kapsamlı araştırmaların başında gelmektedir. Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi’ni okudukça, bugünün AKP’si ile DP’nin izlediği politika arasındaki benzerliği görüyor, adeta bir dejavu hali yaşıyorsunuz.

Ayşe Asker’in “Demokrat Partinin Tahkikat Komisyonu Girişimi“ni konu edinen askeri darbeye doğru kitabı da okurda aynı hissiyatı tahkim ediyor.

“BEYAZ GÖMLEK” SİMGESİ!

İslamcı jargon açısından derin anlamlar taşıyan “beyaz gömlek” simgesini kullanan Erdoğan’ın, sık sık Menderes’in idamını gündeme getirerek, kendisine yönelik eleştirileri savuşturduğunu görüyoruz.

Erdoğan,  henüz Başbakanken Necip Fazıl’ın Menderes’e yaptığı”gösterileri bastırma” tavsiyesine gönderme yapmış; Menderes’in uymadığı o tavsiyeye, Gezi olayları sırasında kendisinin uyduğunu itiraf etmişti.

Tek Parti döneminden sıkça rastladığımız baskıların yol açtığı DP döneminde neler olduğuna elbette bakacağız ama önce Ayşe Asker’in belirlemesine dikkat çekelim:

Muhalefetteki DP’nin söylemi ise oldukça demokratik olmuş ve bu söylemin oluşmasında tek parti iktidarı olan CHP’nin yıllardır sürdürdüğü katı politikalar etkili olmuştur”(s.23).

Geniş kitlelerin ilgisini çeken DP’nin iktidarındaysa Cem Eroğul’un ifadesiyle “Demokrat Parti, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye’de, iktidara tamamen sahip olabilmek için bir halk hareketini araç edinen asalak egemen sınıfların siyasi örgütü” (s. 81)idi.

Bu tanımlamada geçen DP yerine AKP’yi, II. Dünya Savaşı yerine küreselleşme sürecini koyup metni yeniden okuduğumuzda karşımıza bugünkü Hükümetin hal-i pür melali çıkmaktadır.

DÜNYA NE ZAMAN “5’TEN BÜYÜK” OLDU?

Son birkaç aydır Erdoğan tarafından sıkça kullanılan “dünya 5’ten büyüktür” sloganını gözünüzün önüne getirin.

Çok afili bir slogan değil mi?

AKP’nin ülkeyi “komşularla sıfır sorun“dan “sorunsuz komşu bırakmama” aşamasına doğru açmaza götüren dış politikasının izlerini de Cem Eroğul’un Demokrat Parti monografisinde bulabilirsiniz. Eroğul, Tarihe Kore Savaşı olarak geçen savaşa birlik gönderen DP Hükümeti’nin böylece NATO’ya katılmasını hızlandırdığını belirterek, benzerliklere ışık tutuyor.

Şimdilerde “dünya 5’ten büyüktür” diyor ya, Erdoğan’ın asıl sıkıntısının Libya’dan başlayarak Suriye’ye kadar uzanan Arap coğrafyasında kendi benzerlerinin iktidara gelmesi için uluslar arası güçlerin yeterince destek vermemesinden kaynaklandığını da belirtelim.

Dikkat edin; Suriye’ye gelene dek, AKP iktidarı ile küresel güçler arasında su sızmadığını göreceksiniz. Mısır’da darbe ile demokrasinin önüne geçtiğinden beri Suriye’de tıkanan “Arap Baharı“nın ilerlememesi, AKP’yi, yıllarca gizlemek zorunda kaldığı “duygusal kardeşliği“ni dışa vurmaya zorluyor.

BU KADAR BENZERLİK FAZLA DEĞİL Mİ?

AKP’nin, karşılaştığımız her kritik dönemeçte, attığı her adımın referansını DP geleneğinden aldığını belgeleyen Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, bugünden bakıldığında, insana, “bu kadar benzerlik olmaz”  dedirtecek ilginçlikler taşıyor.

DP’nin başvurduğu yöntemle AKP’nin başvurduğu yöntem arasındaki ilginç benzerliklere bir örnek daha verelim. Yakın tarihte sıkça başvurulan “gizli tanık” yahut “ihbar mektubu” uygulamalarının benzeri, DP iktidarının ilk yıllarında da gündeme gelmiş. Örneğin “.bir albay alelacele Menderes’i ziyarete gelmiş ve 8-9 Haziran gecesinde kendisine karşı bir darbe yapılacağını bildirmiş“; (s.88) Menderes de bu ihbarı gerekçe göstererek, pek çok generali görevden almıştı.

Gezi Eylemleri sırasında kırmızı fular takan genç kadının ağır cezayla yargılanmasındaki akıl dışılığın bu döneme has olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!

Meğerse Erdoğan, boşuna” Menderes’in devamıyım” demiyormuş!

Menderes Hükümetinin daha ilk yıllarında, İzmir Fuarı’na katılan Çek Standında, “Çekoslavakya’da işsizlik yok” dövizi nedeniyle Stand yetkilisinin komünizm propagandası nedeniyle mahkemeye verildiğini de görüyoruz.(Eroğul, s. 96)

KILIÇDAROĞLU’NA FIRLATILAN AYAKKABININ İZİ!

Hani şimdilerde de konuşuluyor, 12 Eylül’de de bizzat uygulanmıştı ya DP de, tıpkı AKP gibi, sık sık CHP’nin olmadığı bir iktidar hayal etmiş. Örneğin şimdilerde her fırsatta CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik ayakkabı fırlatmak yahut yumruk atmak gibi “itibarsızlaştırma” eylemi yapılıyor ya Menderes döneminde de İnönü’ye yönelik yapılırdı. Diyelim ki Kayseri’ye giden treni engellenmek istenmiş; Uşak’ta taşlanmıştı.

Aklınıza “Hürriyet Misak-ı“na ne olduğuna ilişkin bir soru mu geldi?

Ne olacak, tıpkı AKP’nin “Demokratikleşme Paketi” gibi hep raflarda kaldı. Onun yerini CHP’nin mallarına el konulması, Millet Partisi’nin kapatılması, kendisine oy vermediği için Kırşehir’in ilçeye dönüştürülmesi, kapıların yabancı sermayeye açılması, ceza ve basın kanununun ağırlaştırılması ve daha nice baskıcı uygulamalar aldı.

6-7 Eylül gibi tarihin kara sayfalarında yer alan olaylarda bu dönemde gerçekleşti.

OLAĞAN ŞÜPHEYE KARŞI DAHA ÇOK DEMOKRASİ!

Sonra 27 Mayıs Darbesi oldu. O darbe, tıpkı yakın zamanda Mısır’da gerçekleşen ve Erdoğan’ın darbeci karşıtı söylemine altlık oluşturan Sisi Darbesi gibi yükselen halk hareketini engellediğinin altını çizmek gerekir. Ama Eroğul’un analizi de yabana atılır gibi değil.

Eroğul’un, “27 Mayıs aslında bir karşı darbe idi. Zira ilk darbe, iktidardan gelmişti. Daha askerler siyasete karışmadan önce, DP, parlamenter düzeni ortadan kaldırmıştı. Yıkılan, klasik demokrasi değil, klasik demokrasiyi yıkmış olan bir iktidardı”(s. 246) analizi, tartışılmayı hak etse de dikkate değer.

Asker’in, “Bu uygulamaların en sertleri, DP’nin düşme eğilimi gösterdiği 1957 seçimleri sonrasıdır ve bu aşamada gelinen en son nokta, 1960’da yapılacak seçim öncesinde muhalefeti ve basını susturabilmek için Anayasa’ya aykırı olarak kurduğu ‘olağanüstü yetkilere sahip TK’dır” belirlemesi de ilginç değil mi?

Benim aklıma AKP’nin bugünlerde yasa haline getirmeye çalıştığı İç Güvenlik Reformu Paketi geliyor.

DP’nin Hürriyet Mısakı’nın yerini Tahkikat Komisyonları almıştı; anlaşılan o ki AKP’nin demokratikleşme paketinin yerini de “Olağan Şüphe“ler alacak. Bize ise her zamanki gibi demokrasiyi, özgürlüğü ve çoğulculuğu savunmak düşecek.

Check Also

HIZIR AŞKINA AYAĞA KALKIN!

ÜLKEMİZE, ÇOCUKLARIMIZA ve GELECEĞİMİZE HIZIR OLACAĞIZ. Hırsızlığa, yalana, talana, Katilleri affedenlere, Dini inançları sömürenlere, Alevi-Kürt-Ermeni ...

Bir yanıt yazın