BIGtheme.net http://bigtheme.net/ecommerce/opencart OpenCart Templates
ANASAYFA » HABERLER » Federasyondan Haberler » Cemevleri’ne sahip çıkmak özgürlüğü savunmaktır

Cemevleri’ne sahip çıkmak özgürlüğü savunmaktır

Cemevleri’ne sahip çıkmak özgürlüğü savunmaktır

14 Şubat 2015 Cumartesi 09:12

Ülkemizde bütün vatandaşlardan toplanan vergilerden oluşan kamu kaynakları, ayrımcılık yapılarak dini alanda sadece Sünni İslam mezhebine mensup vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda kullanılıyor. Başta Aleviler olmak üzere diğerleri AİHM kararına rağmen yok sayılıyor

Cemevleri’ne sahip çıkmak özgürlüğü savunmaktır
SERBEST KÜRSÜ/ FEVZİ GÜMÜŞ*- Şubat’ta, “Laik, Bilimsel Eğitim ve Demokratik Yaşam” için Kadıköy’deydik. Onbinler, AKP iktidarının eğitimi gericileştirme politikalarına karşı laiklik çağrısı yaptı. Daha da önemlisi, yıllardır dile getirdiğimiz “eşit yurttaşlık talebi”nin geniş kitlelerce benimsendiği bir kez daha görülmüş oldu. Artık herkes biliyor ki Aleviler sosyal, siyasal, kültürel, inançsal yaşam başta olmak üzere her alanda eşit yurttaşlık istiyor.8 Şubat’ın anlamı
8 Şubat mitingimizin, 1937’nin 5 Şubat’ında Anayasaya giren laikliğin 78. yıldönümünde yapılması rastlantı değildi. 5 Şubat 1937, Osmanlı’dan devralınan şer’i hukukun yerini dinden bağımsız evrensel hukuka bırakılmasının istendiğini simgeler. Çünkü laiklik, Yüksel Işık’ın da Yurt’ta (6 Şubat 2015) yayınlanan yazısında dikkatle altını çizdiği gibi “Dini alan ile din dışı alanın, hiçbir baskıya maruz kalmadan, kendisini var etmesinin zemini”dir.

Demokrasinin zorunlu unsuru

Bir devlet düzeninde laiklik ilke olarak benimsenmemişse inanç ve ibadet özgürlüğünün ihlal edilmesi işten bile değildir ve eğer demokratik bir toplumdan bahsetmemiz gerekirse ilk koşul, inanç ve ibadet özgürlüğünü en geniş anlamıyla tanımlayan evrensel laiklik ilkesinin benimsenmesidir.
Yüksel Işık ile demokratik bir Türkiye kurulması, düşünce ve ifadenin özgürce söylenebilmesi, herkesin inancını hiçbir baskıya maruz bırakılmadan yerine getirebilmesi konusunda fikir ve görüş birliği içindeyim. Demokratik Alevi hareketinin örgütlü mücadelesinde zaman zaman birlikte pozisyon tuttuğumuz Işık’ın Serbest Kürsü’de yayınlanan yazılarını da ilgi ve dikkatle izliyoruz. Son olarak yayınlanan “Neredeydik, Nerelere Geldik?” başlıklı yazısına genel olarak katılmakla birlikte özel olarak itiraz etmem gereken birkaç noktanın altını çizmek isterim.
İtirazlarımın temel noktasını, cemevlerine ilişkin AKP’nin takındığı tutum oluşturuyor. İnanç ve ibadet kavramlarını ağzından hiç düşürmeyen AKP, söz Alevilere geldi mi dut yemiş bülbüle dönüşüyor. Hiç kuşkusuz, Alevilere yönelik yaşanan bu görmezden gelme halinin AKP ile başlamadığı söylenebilir. Işık da yazısında, “İnanç özgürlüğünün önündeki engellerin tümüyle ortadan kaldırılması demek olan laikliğin Türkiye’deki seyrinde bir tuhaflık olduğu muhakkak” derken son derece haklıdır.

Cemevleri ibadethanedir!

AKP, eğitimden sağlığa, üniversitelerden medyaya kadar pek çok alanı gericileştirmek için özel bir politika izlerken ve bütün bu gericileştirme programlarını uygularken, sık sık sözcüleri aracılığıyla “Alevilik, Ali’yi sevmekse biz de Aleviyiz” diyor, ancak Alevilerin inançlarına uygun ritüelleri yerine getirdikleri cemevlerine ilişkin hiçbir adım atmıyor.
Belediyelerin yaptıkları imar planlarında ibadet yeri olarak ayrılan alanlarda cemevi yapılması talebini şiddetle reddediyor ve konu mahkemeye taşındığında hükümetin memuru pozisyonundaki Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan alınan “Cemevi ibadethane değildir” şeklindeki tutarsız ve anlamsız görüşle kendini savunuyor.
Cemevleri ibadethanedir. İbadethanelerimizin yasal statüye kavuşması için geliştirdiğimiz meşru savunma mekanizmalarına çeşitli siyasi partilerin destek vermesi ve bizim de onlardan destek istememiz doğal. Hele hele 2015 gibi hayati öneme sahip bir seçime doğru giderken AKP’nin farklı din ve inançlara mensup toplulukları kendisinin benimsediği Sünni Müslüman inanç ve ibadet alanına sıkıştırmasına karşı durmak, neredeyse bir hayat memat sorunudur.

Tuhaflık görmezden gelmektir!
Bu çerçeveden bakıldığında CHP’nin, HDP’nin ve hatta diğer özgürlükçü, sol, sosyalist partilerin bizim taleplerimize sahip çıkıp, kendi politikalarının uygulandığı alanlarda uygulamak istemelerinden daha doğal ne olabilir?
Işık, sözü CHP Genel Başkanı Veli Ağbaba ile birlikte hazırladığımız ve CHP’li belediyelere ulaştırılan cemevlerinin taleplerinin tereddütsüz karşılanmasına ilişkin genelgenin gönderilme yöntemini tuhaf bulmuş.
Söz konusu genelgede “CHP, partili başkanlar tarafından yönetilen belediyelere gönderdiği genelgede, cemevi için yer talep edilmesi halinde ibadethaneler için ayrılan yerlerin hiçbir tereddüde yer bırakmadan tahsis edilmesi” istenilmişti.

Siyaset talepler manzumesidir
Işık’a itirazım da, “İktidara aday bir partinin dini alana dair böyle bir konuda bağlı belediyeleri uyarması tuhaf bulunabilir ama zaten Türkiye’nin laikliği de baştan beri bir tuhaflık içinde seyretmektedir” ifadesinde vücut buluyor.
Şu bir gerçek ki, siyaset programı, aynı zamanda talepler manzumesidir. Farklı toplumsal kesimlerin pek çok alanda olduğu gibi inanç ve ibadet alanlarına ilişkin taleplerinin politik partiler tarafından benimsenmesinde bir tuhaflık yoktur. Tuhaflık, tıpkı AKP’nin yaptığı gibi, bu inançlardan birini devlet dinine dönüştürmek; bu inançlardan birine ait ibadet yerlerini herkes için ibadet yeri olarak göstermek ve ibadetin yalnızca ve sadece cami ve mescitlere yapılacağına ilişkin fetvalar yayınlamaktır.

AKP’nin şahidi Diyanet olursa
Türkiye’deki laikliğin seyri evrensel ölçekte gerçekleşmedi. Daha 1924’te Şeriy’ye ve Evkaf Vekaleti kapatılır kapatılmaz yerine kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, yalnızca ve sadece Sünni Müslümanlığın hak ve taleplerinin savunucusu oldu; bütün yurttaşlardan toplanan vergiler, yalnızca cami, mescit gibi yerlere tahsis edildi, bu inanca mensup din adamları herkesten toplanan vergilerle finansa edildi.
Elbette bu durumu yalnızca tuhaflıkla açıklamak mümkün değil. Bu düpedüz inanç ve ibadet özgürlüğünün ihlal edilmesidir. Veli Ağbaba ile birlikte hazırlayıp, CHP’li başkanlar tarafından yönetilen belediyelere gönderdiğimiz genelgenin özü şu gerekçeye dayanıyor: “Laik, demokratik hukuk devletinde en temel kural, devletin bütün inançlara eşit uzaklıkta olması; inançlar arasında ayrımcılık yapmamasıdır. Ancak ülkemizde bütün vatandaşlardan toplanan vergilerden oluşan kamu kaynakları, ayrımcılık yapılarak, dini alanda sadece Sünni İslam mezhebine mensup vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda kullanılmakta, başta Aleviler olmak üzere diğerleri AİHM kararına rağmen, yok sayılmaktadır.”
Bir noktanın daha altını çizmek isterim. Laik ve demokratik bir devlette nerenin ibadethane olacağına siyasal iktidar sahipleri karar veremez. İnanç merkezleri ve ibadethaneleri, inananları var eder ve yaşatır. Bir yerin ibadet ya da inanç merkezi olup olmayacağına ancak o inanç kimliğine sahip insanlar karar verebilir.

CHP sahip çıkıyor!
Aleviler de cemevlerinin kendilerinin ibadethanesi olduğunu açıkça ve ısrarla dile getiriyor. Bu taleplerinin kabulü için hiçbir ayrım yapmadan bütün politik partilere anlattılar. Bunların arasında AKP de var.
AKP’nin düzenlediği Çalıştaylara da katılan Alevi örgüt ve çevreleri, aralarındaki farklılıkları gözeterek, üç temel talepte bulunmuştu. Bu temel talepler, cemevlerinin ibadethane kabul edilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve simgesel öneme sahip Madımak’ın müze haline dönüştürülmesi idi. Bu taleplerin altında AKP hükümetinin bakanının da imzası vardı ve ne yazık ki bu taleplerin hiçbirisi yerine getirilmedi.
AKP’nin oyalama taktiğine karşı CHP (bu arada HDP ve MHP’den de çağrımıza uymalarını istiyoruz), çağrımıza yanıt vererek, belediyelerini fiilen cemevlerine sahip çıkmaya çağırdı. Çünkü AKP iktidarının hayatın her alanını gericileştirme politikaları, toplumun tümünün sorununa dönüşmüş durumda. Eğitim ile başlamıştık, eğitim ile bitirelim.

Bedeli herkes ödüyor
Yıllardır zorunlu din derslerine karşı laik bilimsel eğitim talebini dile getirmiştik. Bugün bu talep, artık tüm toplumun talebine dönüşmüş durumda. Bütün Türkiye, Alevilerin taleplerine sessiz kalmanın bedelini, bugün çok ağır bir biçimde ödüyor. Aynı şey, inanç ve ibadet özgürlüğü alanında da geçerliliğini koruyor.
Devletin bütün din ve inançlara karşı eşit mesafede durmasını sağlayan laikliğe sahip çıkılırsa, herkesin inancına uygun ritüeli kendisi tarafından belirlenmiş ibadethanesinde yerine getirmesinin zemini doğarsa, ortada bir tuhaflık da kalmaz. CHP, bugün belediyelerine cemevleri için genelge göndermek zorunda kalıyorsa bunun nedenini AKP’nin gerici, bağnaz politikalarında aramak gerekir. CHP ve onun Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, özgürlükçü ve demokratik bir Türkiye kurmak için inançla, ısrarla ve samimiyetle herkese inanç ve ibadet özgürlüğü güvencesi veriyor.

7 Haziran seçimleri

Pek çok alanda olduğu gibi inanç ve ibadet alanındaki tuhaflıkları gidermek için de özgürlükçü ve evrensel laikliği benimsemiş bir politik iktidara ihtiyaç var. Bu ihtiyacın 7 Haziran seçimleri sonucunda giderileceğine olan inancım tamdır.
Işık’ın da dikkat çektiği gibi “İşte o zaman Sünniler de, Aleviler de, talepleri inançlarının gereğini yerine getirmek için devletin hiçbir engellemesiyle karşılaşmayacak ve inançlı-inançsız herkes kendisini özgürce ifade edebilecektir.”

*Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı

Kaynak: Yurt Gazetesi

Check Also

Alevi Bektaşi Federasyonu 8 Olağan Genel Kurulu 05.06.2016 Yapıldı…

ABF’nin  8’inci Genel Kurulunda Baki DÜZGÜN ve ekibi seçimleri kazanmıştır.Kendisine ve ekibine çalışmalarında başarılar diler, ...

Bir yanıt yazın